|
|
|
NæV!q@sYoN |
|
|
|
|
|
|
|
Bilim, Teknoloji ve Eğitim |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Günler 25 saat olacak
Bilim adamlarına göre dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşü yavaşlıyor. Yapılan hesaba göre günler 1 saat uzayacak
Günler gittikçe uzuyor. Bilim adamları yer katmanlarını, astrolojik kayıtları, güneş ve ay tutulmalarıyla ilgili eski kayıtları inceleyerek hesap yaptı. Dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşü yavaşladı. Bu yavaşlamanın Milattan Önce 700 yılında belirgin biçimde başladığı tespit edildi. Bunun başlıca sorumlusu Ay’ın çekim gücü gösteriliyor.
Zaman içinde bu çekim gücünün arttığını savunan bilim adamları, örneğin yeryüzünde dinozorların yaşadığı dönemde, yani yaklaşık 100 milyon yıl önce, dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşünün daha hızlı olduğunu ve günlerin 23 saat olduğunu kanıtladılar. Dahası, yeryüzünde sadece tek hücreli canlıların bulunduğu dönemde (yaklaşık 530 milyon yıl önce) ise bir günün yaklaşık 21 saat olduğu belirtildi. Bir yılın süresinin yani Dünya’nın güneşin etrafındaki turunu, aynı hızla tamamladığı anlaşıldı. Ancak günler yaklaşık 21 saatlik olduğundan, bir yıl 420 gündü.
Bilim adamları, Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüşünün yavaşlamasıyla günlerin artık 24 saati aştığını ve bunun yakın gelecekte 25 saate çıkacağını açıkladılar.
Japon bilim adamları, yeni uzay araçlarının yapımında kullanılacak bilgiler elde edebilmek amacıyla uzaydan Dünya'ya kağıttan uçak fırlatmayı tasarlıyor.
Japon Uzay Kurumu (JAXA) yetkilileri, Amerikan uzay mekiğine benzer kağıt uçaklarla laboratuvar şartlarında yaptıkları deneyleri uzaya taşımayı düşünüyor.
Tokyo Üniversitesi laboratuvarında yapılan deneylerde kullanılan 7 santimetre boyundaki kağıt uçaklar 7 "mach" (ses hızının yedi katı) hıza ve 200 santigrad derece sıcaklığa dayandı.
Bu şartlar, uzay araçlarının atmosfere girerken karşılaştığı şartlara benziyor. Kimyasal süreçlerden geçirilerek sıcağa ve hıza dayanıklı hale getirilen kağıttan yapılan uçaklarla yürütülen deneyler başarılı oldu.
Uzay yetkilileri, kağıt uçağın atmosfere girişinin, yeni uzay araçları geliştirilmesi konusunda yepyeni fikirler geliştirilmesini sağlayabileceğini düşünüyor.
JAXA yetkilileri, kağıt uçak deneyini üç yıla kadar yapmayı düşünüyor. Bir yetkili, "En büyük sorunumuz, kağıt uçağın nereye ineceğini bilemememiz. Atmosfere girer girmez rüzgarla savrulacaktır" dedi ve uçağı yerde bulabilmek için ya üzerine minik bir verici takacaklarını ya da çeşitli dillerde "Bulursanız bize haber verin" diye yazacaklarını söyledi
İnsanlığı ürküten bir adım atıldı. İngiltere sonunda yaptı. İlk yarı insan yarı hayvan embriyosu üretildi. Bilim kurgular gerçek olacak.
Bilim dünyası ve din adamları arasındaki etik tartışmaları arasında İngiltere'nin ilk yarı insan yarı hayvan embriyosu (hibrid) üretildi. Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz garip yaratıklara ilk adım bu...
İnsanlığı ürküten bu adımı İngiltere'de Newcastle Üniversitesi'ne mensup bir grup bilim adamı attı. İnsan ve hayvan hücrelerinden melez olarak embriyo üretildi.
İnsan ve sığır hücrelerinden oluşturulan embriyoların üç gün kadar yaşatılabildiği ve çeşitli hastalıkların tedavisi için yapılan tıbbi araştırmalar çerçevesinde geliştirildikleri açıklandı.
İNSAN EMBRİYOSUNA BENZİYOR
Benzer uygulamaların yaygınlaştırılmasına olanak sağlayan ve daha Avam Kamarası'na getirilmeden sert tartışmalara neden olan ilgili yasadan önce elde edilen embriyoların mikroskop altında aynı dönemdeki herhangi bir insan embriyosuna benzediği bildirildi.
Katolik Kilisesinin itiraz ettiği ve İngiltere kabinesindeki Katolik bakanların istifasına bile yol açabileceği belirtilen uygulamayı destekleyen tıp çevreleri ise hastalıkların anlaşılabilmesi ve tedavi edilebilmesi için bu tür araştırmalara mutlaka izin verilmesi gerektiğini kaydetti.
Söz konusu çevreler, uygulamanın Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıklara yeni tedavi yöntemleri bulunmasına yardımcı olabileceğine de dikkat çekti.
NASIL YAPILDI?
Embriyoların insan cildinden alınan DNA'ların sığır yumurtalarına enjekte edilmesiyle elde edildiğini belirten bilim adamları, araştırmalarda sığır yumurtalarının kullanılmasının nedeninin, bağışçılardan alınan insan yumurtalarının "kıt" ve "değerli" olmasından kaynaklandığını ifade etti.
14 GÜN SINIRI
İngiltere'de çıkartılması düşünülen yasaya göre, insan-hayvan melezi embriyolar sadece araştırma amacıyla geliştirilebilecek ve bu embriyoların 14 günün ötesine geçmesine asla izin verilmeyecek. Bilim adamları, bu embriyolardan vücudun temelini oluşturan kök hücreleri almak ve bunlar üzerinde sebebi bilinmeyen ve tedavisi bulunmayan hastalıklar konusunda araştırma yapmak istiyor.
Newcastle Üniversitesi'nin insan-hayvan melezi embriyoların geliştirilmesine olanak tanıyan yasanın Avam Kamarası'nda görüşülmesi ve oylanmasından önce yaptığı bu deneyin Üremesi Sağlığı ve Embriyoloji İdaresinin özel izniyle yapıldığı açıklandı.
- 500 YILLIK MUMYA ŞAŞIRTIYOR
İtalya Alplerinde bulunan 5 bin yıllık mumyanın ölüm nedeni hakkında yeni bulgular elde edildi. Son araştırmalar, 'Otzi Buzadam' adı verilen mumyanın ölüm nedeninin sanıldığı gibi yalnızca soğuk değil, omzuna isabet eden bir ok da olabileceğini gösteriyor.1991 yılında İtalya Alplerinde bulunan mumyanın ölüm nedeni hakkında şimdiye dek somut bilgiye ulaşılamamıştı. Araştırmacılar "Otzi" adı verilen mumyanın kar fırtınası sırasında uyuyakaldığı için donarak öldüğünü düşünüyordu. Araştırmalar derinleştikçe Otzi'nin omzunda bir ok izi bulundu. Şimdi Otzi'nin aldığı yara yüzünden ölmüş olabileceği de tahmin ediliyor. Mumya üzerinde yapılan araştırmalarda son teknoloji ürünü tomografi ve radyografi cihazları kullanıldı, böylelikle mumyaya herhangi bir zarar verilmeden araştırmanın sürmesi sağlandı. Araştırmanın ayrıntıları National Geographic dergisinin temmuz sayısında yayınlanacak.
İnsanlığın ilk günlerinden beri hesap yapmaya her zaman ihtiyaç duyulmuştur. İlk insanlarda hesaplama; varlıkları başka bir grubun elemanlarıyla eşleştirme yapılarak yapılmıştır. ÖR: Bir sürüdeki koyunları çakıl taşları temsil ediyordu ve bu taşlar bir torbada saklanıyordu. Bir koyun eksilirse bu çakıl taşlardan taş çıkarılıyordu, ya da taş ekleniyordu.
İnsanların hesaplama yöntemi ilk kez Abaküsle düzenlenmiştir. Böylece, Pozisyona bağlı sayı gösterimine başlandı.
İşlemler sembolik gösterimlerle ifade edildikten sonra Papirüs denen kağıtlar ve hayvan derileri depolama aracı olmuştur.
Başta Taşkentli alim Muhammed İbni Musa el Harezmi olmak üzere bazı isimler bilgisayar ve parçalarını bir araya getirmiştir. Günümüzdeki adını El Harezmiden almıştır.
Algoritma bilgisayar programının alt adımlarının gösterimidir.
1642’de Blaise Pascal eldeki toplama yapan oyuklu makine geliştirdi. 1673’de Gattfried Leibniz çarpma yapan makine geliştirdi.
1801’de Jasoph - Marie Tacguard otomatik dokuma tezgahı icat etti. Bu makine, insan yerine makine kullanımına geçtiği için Fransa’da isyana neden oldu.
1802 yılında Charles Bobboge çalışmaları yetersiz buldu ve Fark Makinesini icat etti. Bu makine için İngiliz Hükümetinden yardım istediği için tarihe geçti.
1833’te ise Bobbege Analitik makineyi icat etti. Bu yüzden Babbage’a “Bilgisayarın Babası” dendi.
1925’te Vannevar Bush integral ve diferansiyel alabilen bir analiz makinesi icat etti. 1930’da nihayet dünyanın en büyük hesaplama aygıtı yapıldı. 1935’te Alman Konrad Zuse elektrikli ikili tabanda işlem yapan Z-1 adlı bilgisayarı geliştirdi. 1938’de Z2 tasarlandı. Konrod 2. Dünya savaşından sonra Zürih üniversitesinde Z-4 adlı bilgisayarı geliştirdi.
2. Dünya Savaşı boyunca uçaksAvarlar için bilgisayara ihtiyaç duyuldu.
İlk geniş ölçekli otomatik, elektromekanik bilgisayar Howard Aiku ve Messrs tarafından 1944’te gerçekleştirilen MARK I’dır.
1943’te başlanan ENIAL bilgisayarı değişik üniteleri bağlayan, programlanabilen, paralel hesaplama yapan dev bilgisayardır.
1947’de transistör icat edildi.
Transistör bilgisayara güvenilirlik ve hız getirdiğinden bir devrim oldu.
1960’da Gene amdahl kesirli sayılarda işlem yapan, ilk TİCARİ BİLGİSAYARI yaptı.
1957’ye kadar bilgisayarda bellekler kısaydı. 1957’de RAMAL hard diske sahip ilk bilgisayarı üretti.
1958’de elektronik dönem tam anlamıyla başladı.
Uzun yıllar süren çalışmalardan sonra General Electric Firması, bankacılık işlemlerini son derce kolaylaştıran 32 ERMA adlı bilgisayarı geliştirdi. İlk defa bir bankacılık otomasyonu gerçekleşmişti. Bu olay, daha sonra bankamatikler ve elektronik kişisel bankacılık gibi modern teknolojiler için ilk adım niteliğindeydi.
Ticaret ve işletme sektörlerinin ihtiyacı olan programların yazılması için FORTRAN gibi matematiksel amaçlı geliştirilmiş bir dilin kullanılamayacağı, bunun yerine doğal dile yakın komut ifadeleri olan programlama dillerinin daha kullanışlı olacağı düşüncesiyle 1952 yılından itibaren çalışan Grace Murray Hopper 1960 yılında iş hayatı için gerekli programların yazımı için kullanılabilecek FLOWMATIC adlı programlama dilini üretti. Aynı yıl IBM firması da COMMERCIAL TRANSLATOR (Ticari Çevirmen) adlı bir programlama dilini satışa sundu.
1950’li yıllarda bilgisayarlar için yazılan işletim sistemleri programların hızlı bir biçimde sonlanmasını temel ilke olarak alıyor, kullanıcı için hiçbir kolaylık öngörmüyordu. 1961 yılında ilk interaktif (etkileşimli) işletim sistemi olan CTSS (Compatible Time Sharing System), Fernando Corbato tarafından IBM 7090/94 serisi bilgisayarlar için geliştirildi. Bu işletim sistemi, Stibitz’in geliştirdiği uzaktan kumandalı silahlar sayılmazsa, uzaktan erişimi sağlayan ilk bilgisayarların piyasada boy göstermesini sağlamış oldu.
IBM, 1964 yılında ilk geniş ölçekli ve gerçek zamanlı rezervasyon sistemini, Amerikan Havayolları için gerçekleştirdi. Aynı yılın 7 Nisan’ında yine IBM, bilgisayar alanında yeni bir dönemin başlamasını sağlayan, IBM uyumlu bilgisayar ailesinin ilk ferdi olan System/360 adlı makineyi piyasaya sundu. Aynı yıl içinde BASIC programlama dili, John Kemeny ve Tom Kurtz tarafından geliştirildi.
Pek çok firma daha büyük ve daha hızlı bilgisayarlar üretmeye çalışırken, Digital Equipment Şirketi, ilk gerçek minibilgisayar olan PDP-8 adlı bilgisayarı geliştirdi. PDP-8’in küçük bir komut seti, ilkel bir mikroprogramlama dili ve harika bir arayüz yeteneği vardı. Bu yüzden, bu bilgisayarlar, Telefon hatlarını kullanarak proses kontrol yapabilen çok kullanıcılı sistemler olarak kullanılmıştır. Aynı yıl içinde MIT ile AT&T Bell Laboratuvarları’nın ortak çalışması sonucu, genel amaçlı, ortak bellekli ve çok kullanıcılı bilgisayarlar olan GE 600 seris ilk makine üretilmiştir.
Fairchild Firması’nın 1961 yılında ilk silikon tabanlı entegre devreleri piyasaya sunmasından yaklaşık 7 yıl sonra, 1967 yılında o teknoloji kullanılarak üretilen üçüncü kuşak bilgisayarlar ortaya çıkmaya başladı.
1969 yılında, internete atalık yapacak olan ARPA net çalışmalarına askeri haber alma amacıyla başlandı. Aynı yıl içinde Rıtchie ve Thompson, günümüzün vazgeçilmez işletim sistemlerinden UNIX üzerine çalışmaya başladı.
1971 yılında ortaya çıkan iki önemli ürün, kişisel bilgisayar döneminin başlamasına öncülük etti. Bu ürünler, ticari olarak piyasaya sürülen mikroişlemciler ile floppy disketlerdi. Intel Firmasının hesap makinelerinde kullanılmak üzere Japon Busicom Firması için ürettiği 4004 mikroişlemcisi ve IBM mühendislerinden Alan Shugart’ın ürettiği 8 inch floppy disket kişisel bilgisayar çağının başlamasına neden olan gelişmeler olmuştur.
1972 yılında ilk kişisel bilgisayar olan MITS 816 üretilmiştir. Bu bilgisayarın ne ekranı, ne klavyesi vardı. Fakat meraklı amatörler için son derece ilgi çekiciydi. Aynı yıl içinde, NASA bilgisayar kontrolü ilk uzay uçusu gerçekleştirdi.
1974 yılında Intel, trafik ışıklarının kontrolü için 8080 mikroişlemcisini üretti. Bu işlemci daha sonra Altair adlı bilgisayarda kullanıldı. Intel’e rakip olarak ortaya çıkan Zilog firması Z80 mikroişlemcisini üretti. Gary Kildall, bilgisayar mimarisinden bağımsız olarak her platformda çalışabilen CP/M adlı işletim sistemini yazdı. Aynı yıl içinde, ilk ATM (bankamatik)’ler kullanılmaya başlandı.
1975 yılında 375 dolara satılan, klavyesiz ve ekransız ALtair 8800 adlı bilgisayar üretildi. Microsoft firmasının kurucusu Bill Gates ile Paul Allen, bu bilgisayar için bir BASIC derleyicisi yazdılar. Bu yıl içinde, IBM firması 5100 adlı ilk kişisel bilgisayarını üretti. Seymour Cray, Cray I adını verdiği ve bugün de hala vazgeçilmez süperbilgisayarlar olan Cray’lerin ilkini tasarladı.
1976 yılında, ekran ve klavyeye sahip bilgisayar olan Apple II adlı bilgisayar, Steve Jobs ve Steve Wozniak tarafından üretildi. Apple II, kıa sürede ortaokullara ve liselere girdi ve ilk “bilgisayar” derslerinde kullanılmaya başlandı.
1978 yılında, Daniel Bricklin ve Bob Fransston tarafından yazılan Visicale, günümüzde kullandığımız Excel gibi gelişmiş yazılımlara öncülük yapacak tablolama programı olarak ortaya çıktı. 1979 yılında is eMicropro International Firması ilk kelime işlem programı olan Wordstar’ı piyasaya sürdü.
1981 yılında, Microsoft firmasıyla anlaşan IBM önceki makinelerinde kullandığı işletim sistemi olan CP/M’in yerine DOS işletim sistemini yazdırarak, bu yeni işletim sistemi kullanan IBM PC’yi üretti. Aynı yıl Commodore firması VIC-20’yi üreterek, 1 milyon adet satmayı başardı.
1982 yılından itibarin bilgisayarlar film sektöründe kullanılmaya başlandı. Disney Stüdyoları’nda yapımı gerçekleştirilen Tron adlı filmin tüm karakterleri bilgisayar tarafından canlandırılmış ve özel efektler bilgisayar aracılığıyla üretilmişti.
1983 yılında Mitch Kapor, Lotus 1-2-3 adlı tablolama programını yazarak Visicalc’in elinden liderliği aldı. 1978 yılında, Amerikan Savunma Bakanlığı’nın çalışmalarına başladığı “modern” yüksek seviyeli bir programlama dili geliştirme çalışmaları bu yıl içinde tamamlandı. Bu yeni dile “ADA” ismi verildi.
1986 yılında, Intel Firması 1980’de ürettiği 80806 işlemciler ve 1994 yılında ürettiği Pentium işlemciler arasında bir geçiş olarak nitelendirebileceğimiz 80386 mikroişlemcisini üretti. Aynı yıl içinde süperbilgisayarlarda da çok önemli gelişmeler yaşandı. CRAY X-MP adlı 4 paralel mikroişlemcili bilgisayar saniyede 713 milyon kesirli sayı işlemi yapabiliyordu. İlk süper bilgisayar olan IBM STRETCH ise saniyede 5 bin kesirli sayı işlemi yapıyordu.
1990’lı yıllara geldiğimizde ise, 10 yıl öncesinin süper bilgisayarlarında kullanılan mikroişlemcilerin gücüne sahip işlemcilerin kişisel bilgisayarlarda kullanılmaya başlandığını görüyoruz. Yaygın olarak genellikle Intel’in Pentium serisi mikroişlemcilerini içeren bu bilgisayarlar ile yüksek hız gerektiren grafik programları, gelişmiş görsel programlar ve ses ile görüntü ağırlıklı çokluortam (multimedya) programları oldukça iyi performanslarla çalıştırılabilmektedir. Yaptıkları işleme göre fiyatları oldukça tatminkar olan bu bilgisayarlar, hemen her alanda kullanılmaktadır.
Bilim adamları Haziran ayında çok büyük bir deneye hazırlanıyor. Ancak dünya risk altında olabilir.
İsviçre'de Cern Araştırma Merkezi tarafından 14 yılda geliştirilen ve 8 milyar dolara mâl olan dev makine bu yaz çalışacak. Bilim adamları da küçük bir "big bang" yaratacak makineyi takip ederek dünyanın nasıl oluştuğunu anlamaya çalışacak.
ÇOK TEHLİKELİ DENEY
Şimdi iki bilim adamı makinenin beklenenden büyük bir kara delik yaratarak dünyayı içine alacağı iddiasıyla çalışmanın durdurulması için dava açtı.
Walter Wagner ve Luis Sancho isimli uzmanların Amerikan mahkemesinde açtığı dava yasal olarak Cern'i bağlamıyor.
Ama ikili ABD Enerji Bakanlığı'nın desteği kesmesinin bile yeterli olacağını söylüyor.
Cern yetkilileri "Doğa'da ve ayda bzim yaptığımız deneyin kat be kat güçlüsü enerji patlamaları her gün oluyor. Dev kara delik teorisi saçmalık" dedi.
CERN nedir?
CERN Nükleer Araştırmalar için Avrupa Konseyi anlamına gelen Fransızca "Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire" sözcüklerinin kısaltmasıdır. Bu kurum, İsviçre ve Fransa sınırında yer alan dünyanın en büyük parçacık fiziği laboratuvarıdır. 1954 yılında 12 ülkenin katılımıyla kurulmuş olan CERN'in günümüzde 20 asil üyesine ilaveten Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 8 "gözlemci" üyesi vardır.
- DÜNYA ' YI KURTARACAK ARAÇ HAZIR
Ankara (AA)- Dünya'ya 2036'da çarpma olasılığı bulunan "Apophis" göktaşı ile buluşarak, elektronik izlemeye alacak uzay aracının tasarımı hazırlandı.Bu amaçla merkezi Pasadena'da bulunan ve amacı uzay çalışmalarını desteklemek olan sivil toplum örgütü The Planetery Society tarafından geçen yıl açılan 50 bin dolarlık "Apophis Mission Tasarım Yarışması"nı SpaceWork Mühendislik şirketi kazandı.
Apophis'i 300 gün süreyle izleyecek projeyle Dünya'ya 2029'da yaklaşacak ve 2036'da az da olsa çarpma olasılığı bulunan 300 metre çapındaki göktaşının yörüngesi kesin olarak belirlenecek ve Dünya'ya çarpıp çarpmayacağı anlaşılacak.
Tasarım yarışmasını açan Planetary Society Başkanı Dan Geraci, Apophis'in bir bilim kurgu hikayesi ya da kapalı gişe oynayan bir Hollywood yapımı değil, bir gerçek olduğunu belirterek, "Göktaşının etiketleneceği elektronik izleme sayesinde, şimdi, 2017, 2029 ve 2036 arasındaki zaman diliminde uzun vadede odaklanma olanağı bulabileceğiz. Bu sayede çarpma riskine en iyi şekilde hazırlanma ve bir plan oluşturma imkanı elde edebileceğiz" diye konuştu.
Adını Mısır mitolojisindeki kötülük tanrısı Apophis'den alan ve Haziran 2005'te keşfedildikten sonra incelemeye alınan Apophis'in, Dünya'ya çarpması durumunda, 1945'de Hiroşima'ya atılan atom bombasından 100 bin kat daha fazla bir güç yaratacağı tahmin ediliyor.
- GOOGLE ' DAN 23 NİSAN HEDİYESİ
Google Türkiye ana sayfası www.google.com.tr adresinde 23 Nisan’da Türkiye için özel tasarımlı logo yayınlanıyor.
Google’den yapılan açıklamaya göre, Google, ana sayfa logosunun yerine, Türk çocuklarının Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayan özel tasarımlı bir logo kullanılacak. “Doodle” olarak nitelendirilen özel tasarımlı logolar 1999 yılından itibaren Google’nin kurucuları Larry Page and Sergey Brin tarafından kullanıldı.
Doodle uygulamaları, tüm dünya ülkeleri için önemli gün ve tatillere, kültürel olaylara ve tarihte yer alan önemli kişilere bu platformda yer vererek, dikkat çekmeyi amaçlıyor. Ayrıca internet kullanıcıları bu özel tasarımlı logonun üstüne tıklayarak, o güne/kişiye/konuya özel daha ayrıntılı bilgiye erişebiliyorlar.
Google, EMEA Bölgesi Pazarlama Müdürü Yonca Brunini konuya ilişkin yaptığı açıklamada, bu Doodle’yi google.com.tr’de yayınlamalarının Türk internet kullanıcılarının Google Doodle özel logolarına gösterdikleri ilgiden kaynaklandığını belirtti.
Brunini, 23 Nisan logosunun Google’nin Türkiye pazarına verdiği önemin ve bağlılığının bir göstergesi olduğunu ifade etti.
3 yıllık periyot nihayet resmi olarak doğrulandı. Microsoft, şimdilik Windows 7 olarak bilinen, Vista'dan sonraki işletim sistemini 2010'da çıkaracağını açıkladı.
Windows Vista çıktığından bu yana, sıradaki işletim sistemi için Microsoft tarafından bir "üç yıllık yapım aşamasından" bahsediliyordu. Nihayet Microsoft söylentilere açıklık getirerek, bu sürecin başlangıcının Windows Vista'nın dağıtım tarihi olduğunu duyurdu; yani 30 Ocak 2007.
Bu elbette 30 Ocak 2010 gününde Windows 7 (ya da o sırada adı her ne olacaksa) raflarda olacak anlamına gelmiyor, şimdilik kesinleşmiş olan tek şey, yeni işletim sistemini 2010 yılında bilgisayarlarımızda görebileceğimiz. Microsoft, kesin çıkış tarihini vermek için ise Windows 7'nin yayınlanabilir hale gelmesini bekleyeceğini söylüyor.
Almanya'nın Hanover kentinde düzenlenen CEBIT bilişim fuarında bu yıl çevreye duyarlı ürünler ön planda. The Guardian gazetesinin haberine göre, bambudan yapılan dizüstü bilgisayarlar, fuarın en ilgi çekici ürünleri arasında yer alıyor.
Bilgisayarların güzel kokular ya da huzur sağlayıcı özelliklerle satıldığına pek şahit olmayan teknoloji meraklıları, çoğu parçası bambu kaplamalı laptopları gördüğünde şaşkınlıklarını gizleyemiyor. Asus yetkilileri, ürünün hem estetik açıdan güzel göründüğünü, hem de çevreye duyarlı olduğunu belirtiyor.
'Eco Book' adı verilen bilgisayar hakkında bilgi veren Asus yetkilisi Jellent Sun, "Bambu uzun süre kullanılabilen bir ham madde. Bundan sonra ürünlerimizde metal ve plastikle birlikte bambuyu da kullanmaya karar verdik. Seri üretime Haziran'da geçeceğiz" dedi.
9 Mart'a kadar sürecek fuarda 77 ülkeden 6 bine yakın katılımcı, son teknoloji ürünlerini sergileyecek. Türkiye'den Vestel'in televizyonlarıyla bulunduğu fuarda, Samsung, Nokia, Siemens gibi firmalar, son teknoloji cep telefonu, bilgisayar, televizyon, tıp elektroniği ürünlerini sergiliyor.
- SEVDİKLERİNİZLE TV ' DE GÖRÜŞECEKSİNİZ
Sevdiklerinizle televizyondan görüşeceksiniz
İnternet ve cep telefonundan sonra bir ilk...
30.03.2008 07:52
İletişim teknolojileri baş döndüren bir hızla gelişiyor. İnternet ve cep telefonundan sonra şimdi de televizyon üzerinden haberleşme dönemi başlıyor.
TV'ye bağlanacak küçük bir cihaz sayesinde, binlerce kilometre uzaktaki kişilerle görüntülü konuşmak mümkün olacak. Yeni sistem, farklı ülke ya da şehirlerde yaşayanların istedikleri an birbirlerini görebilmelerini sağlayacak. 'IPTV' adı verilen sistem, İngiltere ve Fransa'nın ardından haziran ayında Türkiye'de devreye girecek. Söz konusu hizmet, set top box (STB) isimli cihaz üzerinden yürütülüyor. Bir ucu telefon hattına diğeri TV'ye bağlanan cihaz, internet tabanlı çalışıyor. İki yönlü iletişim imkanı sağlayan cihaz sayesinde, uzaktan eğitim, video konferans ve uzaktan sağlık hizmetleri almak da mümkün.
STB cihazları, internet ve cep telefonlarından sonra iletişim teknolojilerinde yeni bir çığır açacak. IPTV tümüyle devreye girdiğinde hem insanların televizyon izleme alışkanlıkları değişecek hem de TV'ler sadece kanalların seyredildiği cihazlar olmaktan çıkacak. Seyirci, ne zaman neyi izleyeceğine kendisi karar verecek. Örneğin seyirci, takip ettiği bir dizinin istediği bölümünü istediği yerinden izleyebilecek. IPTV, batılı ülkelerde ciddi bir yaygınlık kazandı. Türkiye'de ise dijital platform hizmeti sunan Digiturk, isteği bağlı yayın uygulamasını belli ölçüde hayata geçirmeye başladı.
Bir tarafı telefon hattına bir tarafı da TV'ye bağlanan STB cihazları internet tabanlı çalışıyor. Bu sayede iki yönlü bilgi iletişimi sağlanabiliyor. Cihazla uzaktan eğitim, video konferans (görüntülü telefon) ve uzaktan sağlık hizmetleri almak da mümkün. Özellikle yaşlı nüfusunun yoğun olduğu Avrupa ülkelerinde vazgeçilmez bir hizmet haline gelen IPTV sayesinde hastalar, hastaneye gitmeden doktora görünebiliyor.
Kişileri uzaktaki yakınlarıyla televizyon üzerinden görüntülü konuşma imkânı da tanıyan yeni teknoloji, haziran ayı içerisinde Türkiye'de de kullanılmaya başlanacak. Bu amaçla Türk Telekom, IPTV ihalesi açtı. Bu ihaleye giren firmalardan Alcatel Teletaş, şimdiden Türkiye'nin ilk IPTV destek merkezini de kurdu. Fransız ve Amerikan ortaklı firma, Türkiye'de internet televizyonu ile ilgili faaliyetleri İstanbul'daki merkezinden yönetecek. Şirketin Murahhas Aza ve üst düzey yöneticisi Haluk İlkdoğan, geleneksel TV anlaşıyını geliştirerek kaliteli bir seviyeye taşıyacaklarını söyledi. Yeni sistemde her kullanıcının ayrı bir yayını izleyebileceğini ve sistemin interaktif olacağını kaydeden İlkdoğan, bu sayede DVD'de olduğu gibi televizyon yayınının da durdurulup geriye alınabileceğini ifade etti. İlkdoğan, "Maç yayını sırasında arkadaşlarınızla yayın üzerinden mesajlaşabilme şansına sahip olacaksınız. İstediğiniz programı özgürce seçebileceksiniz. Kısaca internet üzerinden gerçekleştirdiğiniz her işlemi televizyon üzerinden de yapabilme imkânına kavuşacaksınız." dedi.
Telekom, yeni sistemin yol haritasını belirledi
IPTV'de iş modelini oluşturup ürünün yol haritasını çıkaran kurum ise Türk Telekom. Kurum, İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa, Eskişehir, Tekirdağ, Adana, Antalya ve Denizli'de tüketici beklentilerine uygun hizmet profili hazırlamak amacıyla 1.500 kişiyle görüşme yaptı. Değerlendirmeler neticesinde yeni hizmet için müşterilerin aylık ne kadar fatura ödeyeceği tartışıldı. Ankete katılan vatandaşların bir bölümü 'alacağım her hizmetin ya da izlemek istediğim her yayının ayrı bir fiyatı olsun' derken, bazıları da IPTV'deki tüm hizmetler için sabit bir ücret belirlenmesini önerdi. Bu çerçevede müşteriyi memnun edecek farklı hizmet paketleri (ekonomik, standart ve yüksek standart gibi) ile farklı fiyat kategorilerinde IPTV servislerinin verilmesi planlanıyor. Türk Telekom, bunu genişbant internet erişiminin yayılması için de bir fırsat olarak görüyor.
- MUZUN DNA ' SINI ÇIKARDILAR
Arı Okulları öğrencileri, bilim projelerini bu yıl dokuzuncusu düzenlenen ''Bilim Şenliği''nde sergilediler.
Şenlikte, Lise ve Fen Lisesi öğrencilerinin hazırladığı 32 fen bilimleri, 7 matematik, 4 tarih, 3 coğrafya, 8 felsefe ve 6 edebiyat olmak üzere toplam 60 proje sergilendi.
Okulun Fen Bilimleri Zümre Başkanı Nilgün Melkuç, öğrencilerin rehber öğretmenler eşliğinde hazırladıkları projelerle yaratıcılıklarını arttırma fırsatını yakaladıklarını ve bu yolla bilimi yalnız öğrenmediklerini, aynı anda ürettiklerini de ifade etti.
Projelerin hazırlanmasında üniversitelerin de desteğini aldıklarını anlatan Melkuç, projelerin Çankaya Üniversitesi ve ODTÜ'lü akademisyenler tarafından değerlendirileceğini belirtti. Melkuç, şenliğe katılan projelerden bazılarının da TÜBİTAK'ın proje yarışmasına katılacağını bildirdi.
Genç mucitlerin icatları
Fen Lisesi 11'inci sınıf öğrencisi tarafından tasarlanan ve şu an sadece düzlük arazide hareket edebilen "4 Ayaklı Metal Algılayıcı Robot", metalle karşılaştığında ses ve ışık olarak tepki verebiliyor. Robot TÜBİTAK'ın proje yarışmasına katılacak.
Bir çanağın üzerine bir kenarı 2 santimetre olan yüzlerce kare ayna yerleştirilerek oluşturulmuş "Güneş Mangalı" isimli proje, fosil yakıtlara alternatif bir enerji kaynağı olmayı hedefliyor. Aynalardan yansıyan güneş enerjisini odakta toplayan projede, yiyeceklerin pişmesi için gerekli 81 dereceye ulaşılmış. Öğrenciler, mangalda istenilen her şeyin pişebileceğini belirtiyor.
Hacettepe Üniversitesi DNA Bankası Laboratuvarı görevlilerinin yardımıyla DNA İzolasyonu ve DNA Bankası projelerini oluşturan öğrenciler ise insan DNA'sının yanı sıra muzun da DNA'sını çıkarmayı başardılar.
Felsefe dalında yarışan "TV Şiddeti Özendiriyor mu?" isimli projede ise öğrenciler, 9 yaşında 95, 13 yaşında 68 öğrenci arasında anket uyguladılar. Ankete katılanların yüzde 57'sinin kendilerine ait televizyonu bulunduğunu tespit eden öğrenciler, bazı kız çocuklarının "Selena", bazı erkek çocukların da "Gaffur" ve "Burhan" gibi karakterlerin yerinde olmak istediklerini ortaya koydular.
"Türkiye'de Deprem" isimli projeleriyle şenliğe katılan öğrenciler ise binaların temellerine yeni bir mühendislik tasarımı sunuyor. Buna göre, temellere kat sayılarına göre yerleştirecek yapay küre düzenekleri, binayı sarsıntı anında denge konumuna getirecek.
"Manyetik Alanın Bitki Üzerine Etkisi" konulu projede ise mıknatıs gibi manyetik alanların yakınında bulunan bitkilerin daha hızlı büyüdüğünü ortaya koyan öğrenciler, tarımda hızlı üretim için kullanılan kimyasalların yerine mıknatısların kullanılmasını öneriyorlar.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Gazeteler ve Sinema |
|
|
|
|
|
|
|
Sözlükler |
|
|
|
|
|
|
|
Günlük Dizi Akışı ve Osmanlı Padişahları |
|
|
|
|